LİYAKAT ÜZERİNE
İlk insandan günümüze kadar milyarlarca insan Allah tarafından yaratıldı ve yaşam sürdü. Günümüzde ise yeryüzünde yaklaşık 8 milyar insan hayatını devam ettirmekte. Yüce yaradan insana çok değer vermiş ve onun hizmetine birçok canlı ve cansız yaratarak sunmuştur. İnsanları yaratırken hem fiziksel hem de zihinsel olarak farklı farklı yaratmıştır. Geçmişten günümüze her dönemde yaşayan insanların fiziksel, karakter ve zihinsel yapıları farklı olmuştur. Aynı anne babadan doğan kardeşlerde bile bu farklılıklar göze çarpanken, aynı genetik bilgiyi taşıyan tek yumurta ikizlerinde bile farklılıklar görülmektedir.
İnsana verilen en büyük nimetlerden biri de elbette zekasını kullanarak akıl edebilmesidir. İnsanlar zekalarını kullanarak tarih boyunca birçok icat ve keşifler yapmış, bu buluşları da hem insanlığın hizmetine sunmuş hem de para kazanmışlardır. Yine aklını ve zekasını kullanan liderler savaş meydanlarından zafer ile ayrılarak bir çok fetihlere imza atmış, idaresindeki insanları huzur ve refah içerisinde yaşatmıştır.
Bu şekilde bir başlangıçtan sonra esas değinmek istediğim konuya gelmek istiyorum. İnsanların farklı farklı özelliklerde yaratıldığını söylemiştim. Zeka, yetenek ve kapasite olarak farklı olan insanoğlunu dünyada yaşarken yapacağı iş ve uğraşları neye göre belirleyeceğiz. İnsanlara sorumluluk ve yetki verirken kriterlerimiz neler olacak. Herkesin kapasitesine göre bu sürecin yürütülmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Aslında dünyada bedenen ve aklen sağlığı yerinde olan her insanın yapabileceği bir iş mutlaka vardır. Burada önemli olan ise bu iş ve uğraşların, makamların, yetkilerin kime ve nasıl dağıtılacağıdır. Enderun mektepleri vardır bilirsiniz. Oranın girişinde şöyle güzel bir ifadenin olduğu belirtilir: “Burada hiçbir kuş, yüzmeye zorlanmaz; hiçbir balık da uçmaya zorlanmaz.”
Makamların ve yetkilerin ehil insanlara yani liyakatli kişilere verilmesi çok önemli bir husustur. Benim akrabam, hemşehrim kırmayayım diye yapılan her atama ve yetki verme durumu kapasite sahibi ehil insanların geri planda kalmasına neden olacağı gibi ülkelerinde kalkınmasının önünde de bir engel teşkil etmektedir.
Aslında ülkemizde bu dengeyi sağlayan önemli kurumlar ve sınavlar var. Gerek liselere geçiş ve üniversite sınavları, gerekse de KPSS gibi sınavların bu dengeyi sağladığını söyleyebilirim. Zaman zaman bu dengenin bozulduğu durumları da okumuyor ve görmüyor değiliz.
Son cümle olarak şunu söylemek gerekirse bu ülke, bu gemi hepimizin, kalkınması için hep birlikte çalışacağız ve üreteceğiz. Kalkınmanın önemli ilkelerinden biri de liyakatli ve ehil insanların yetki ve sorumluluk almalarından geçer. Bu duygu ve düşüncelerle tüm okurlarıma sağlıklı günler dilerken konu ile ilgili güzel birkaç sözle sizi başbaşa bırakıyorum.
Liyakatli kimselerin hükmettiği yerde, herkes seve seve itaat eder. (Latin Atasözü)
İş ehline verilmezse kıyamet yaklaşmış demektir. (Hz. Muhammed) (sav.)
Liyakat olmadan kazanılan, müstahak olmadan kaybedilir. (William Shakespeare)
Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar verme yetkisi zayıflarda olursa işler bozulur.(Hz. Ebubekir ) (r.a.)
Ölümü anında imparatorluk tacını kime bıraktığını soran generallerine, “layık olana” cevabını verdi ve öldü. (Büyük İskender)